PROSTAT KANSERİ İÇİN RİSKLER
Birçok kanserde olduğu gibi, prostat kanserinin de sebebi bilinmemektedir. Ancak kanser gelişimine neden olabilecek bazı risk faktörleri bilinmektedir. Prostat kanseri için kabul edilen risk faktörleri şunlardır:
- Yaş: Prostat kanseri için en büyük risk, yaşlanmadır. Prostat kanserlilerin %75’i 65 yaşın üzerindeki erkeklerdir. Yaş ne kadar artarsa prostat kanseri olma ihtimali de o kadar artar.
- Ailede prostat kanseri olması: Yakınlarında prostat kanseri olanlarda, prostat kanseri gelişme ihtimali daha fazladır. Babada veya kardeşte prostat kanseri varsa prostat kanseri gelişme riski iki kat fazladır. Normalde 50 yaşından sonra prostat kontrollerine başlanması önerilirken, baba ve kardeş gibi birinci derece akrabasında prostat kanseri olanlarda, kontroller 40 yaşında başlatılmaktadır.
- Irk özellikleri: Prostat kanseri bazı ırklarda çok, bazılarında ise az görülmektedir. Prostat kanseri en fazla Afrika kökenli Amerikalılarda görülür. Bunlarda risk, diğer Amerikalılara göre %30-50 daha fazladır. Japonlarda ve Afrika’da yaşayan Afrikalılarda prostat kanseri en az görülmektedir. Amerika’ya göç etmiş ikici kuşak Japonlarda prostat kanseri sıklığı Amerikalılar kadardır. Bu durum çevresel faktörler ve diyet alışkanlıkları ile açıklanmaktadır.
- Diyet: Yağdan yüksek diyet, prostat kanseri için bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Pirinç, soya ve sebzeler gibi zengin besin tüketilen yerlerde prostat kanseri daha az görülmektedir.
- Erkek hormonları: Testosteron başta olmak üzere erkeklik hormonlarının fazlalığı, prostat kanseri riskini artırır.
- Sedanter hayat tarzı: Doğal ortamlarda aktif çalışma hayatı, temiz hava, düzenli egzersiz, kanser riskini azaltır. Sedanter yaşam, hareketsizlik ve şişmanlıkta ise risk artar.

PROSTAT KANSERİ TANI, EVRELEME, TEDAVİ AŞAMALARI
1-Şikayetler: Erken evrede prostat kanseri şikayetlere sebep olmaz. İdrarla ilgili şikayetlerin bir çok sebebi vardır. Şikayetlerin prostat kanseri ile ilgili olma ihtimali çok düşüktür.
2-Prostat Muayenesi: Muayenede asimetri, sertlikler kanser şüphesi oluşturur.
3-Kan testi (PSA): Yüksek olması kanser şüphesi oluşturur. Ancak her yükselme kanser anlamına gelmez.
4-Görüntülemeler: Günümüzde prostata yönelik özel bir MR çekimi yapılmaktadır.
5-Prostat biyopsisi: Kanser tanısı sadece biyopsi sonucuna göre konulabilir.
6-Evreleme (kanserin yaygınlığı) tespit edilir. Bu amaçla kemik sintigrafisi veya PSMA-PET adlı incelemeler yapılır.
7-Tümörün habaset derecesi, hastalığın evresi, hastanın yaşı ve sağlık durumu, riskler dikkate alınarak tedavi planı yapılır.

PROSTAT KANSERİNDE ŞİKÂYET VE BELİRTİLER NELERDİR?
Prostat kanseri erken devrede belirti vermez, şikâyet oluşturmaz. Kanser, idrar yoluna bası yapacak büyüklüğe eriştiğinde ise iyi huylu prostat büyümelerinde olduğu gibi, idrar yapma ile ilgili şikâyet ve belirtiler ortaya çıkar. Prostatın hem kanserlerinde hem de iyi huylu büyümelerinde ve hatta prostat iltihaplarında benzer şikâyetler olur. Şikâyetler ve belirtilere bakarak, prostat büyümesinin türü hakkında yorum yapılamaz.
Prostat kanserinin ileri evrelerinde, hastalığın yayılmasına bağlı olarak çeşitli şikâyet ve belirtiler olabilir. Kemik ağrıları, ileri evre prostat kanserlerinde en sık görülen şikâyettir.
Prostat kanseri lenf bezleri ve iç organlara sıçradığında; hâlsizlik, zayıflama, kansızlık gibi genel belirtiler ve sıçradığı organa göre başka belirtiler olabilir.
Kanser, mesane çıkışını veya böbrekten mesaneye gelen idrar kanalını tıkarsa, böbrek yetmezliği meydana gelebilir. Böbrek yetmezliğinin kendine has; kansızlık, hâlsizlik, bulantı, kusma gibi çeşitli belirtileri vardır.

PROSTAT MR
Prostat kanserini teşhis etmede magnetik rezonans görüntülemenin çok değerli bilgiler vermektedir. Genel MR yerine prostata yönelik özel MR çekimleri ile kanserli bölge önemli oranda tespit edilebilmektedir.

KEMİK SİNTİGRAFİSİ
Prostat kanserli hastalarda kanserin kemiklere yayılıp yayılmadığını anlayabilmek için, kemik sintigrafisi kullanılmaktadır. Damardan verilerin radyoaktif bir madde kanserin olduğu kemiklerde toplanır. Filmler çekildiğinde bu ortaya konulabilir. Bazı romatizmal hastalıklarda ve eski kırıklarda da benzer görüntüler elde edilebileceğinden sonuçlar dikkatle değerlendirilmelidir.
Kemik sintigrafisi çektirmek, her prostat kanserli hastaya gerekli değildir. PSA değerlerine bakılarak, kemiklere yayılım riski öngörülerek, sintigrafi çekip çekmemeye karar verilir. PSA 10’un altındaysa kemiklere yayılım riski çok çok azdır. Sintigrafi çekilmez. PSA 20’nin üzerinde olduğunda ise risk fazlalaşır, kemik sintigrafisi çekilmelidir. Ara değerlerde, hastanın diğer klinik özelliklerine göre davranılır.
PSMA-PET
PSA salgılayan dokularda tutulum gösteren bazı radyoizotop maddeler geliştirilmiştir. Bu maddeler damardan verilip filimler çekildiğinde kanserin nerelere yayıldığı tespit edilebilir. Kemik sintigrafisi sadece kemikleri incelerken PSMA-PET yumuşak dokuları da inceleyebilmektedir.

PROSTAT KANSERİNİN YAYGINLIK DURUMUNUN TESPİT EDİLMESİ (EVRELEME)
Kanser tanısı konulur konulmaz, kanserin nereye kadar yayıldığının ve uzak organlara sıçrama olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Kanser tedavisini planlamak ve hastalığın seyrini öngörmek için, kanserin yaygınlık durumu bilinmelidir. Kanserin yaygınlık durumunu belirlemeye evreleme denir.
PROSTAT KANSERİNDE TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Prostat kanserinin derecesi, yaygınlık evresi, hastanın yaşı ve diğer hastalıkları gibi birçok özellik dikkate alınarak çeşitli tedaviler uygulanmaktadır:
1.Bekle-gör ve aktif izlem
2.Radikal Prostatektomi (Prostatın ameliyatla tamamen çıkartılması)
3.Radyoterapi (Radyasyon tedavisi)
4.Hormonal tedavi ve kemoterapi
PROSTAT KANSERİNDE HANGİ TEDAVİ EN UYGUN TEDAVİDİR?
Prostat kanseri, ancak erken tespit edilebilirse tamamen tedavi edilebilir.
Prostatın içinde kalmış, prostatı aşmamış kanserler, prostatın tamamen çıkartılması ile veya radyasyon tedavileriyle tamamen tedavi edilebilirler. Hastalık prostat sınırlarını aştığında, lenf bezlerine veya kemiklere yayıldığında bu şansımızı büyük ölçüde kaybetmiş oluruz.
Herkese uygun veya en iyi tedavi aramak yerine hastaya en uygun tedavi hangisidir sorusu sorulmalıdır. Prostat kanserinde kişiye özel tedavi planlanmalıdır.

PROSTAT KANSERİNDE AKTİF İZLEM
Düşük riskli prostat kanseri olan hastaların yaklaşık %50 si ilerleyici değildir ve sorun oluşturmaz. Kalan %50’si ise ilerleyerek metastaz yapabilir. Bu bilgiden yola çıkarak düşük riskli prostat kanserleri tedavi yapılmadan takip edilebilir. Her üç ayda bir kan tahlilleri, yılda bir MR ve biyopsi yapılarak hasta izlenir. Bu yönteme aktif izlem denilmektedir.
Aktif izlem, ameliyat ve ışın tedavisi gibi yöntemlerle hastalığın tedavi şansını kaybetmeden hastanın izlenmesi, hastalığın hareketlenmeye başladığı tespit edilir edilmez ameliyat veya ışın tedavisi yöntemlerinin uygulanmasıdır.
Prostat kanserinin aktif izlem politikasında, hastalarda sürekli hastalığın ilerleyeceği ve tedavi şansını kaybedeceği korkusu vardır. Bu nedenle bilimsel bir temele ve mantığa dayansa da hastalar tarafından fazla tercih edilmemektedir. Hatta aktif izlem politikası ile takip edilen hastaların çoğu, ya başka doktorların ya da yakınlarının etkisi ile bu takipten çıkmaktadırlar.
PROSTAT KANSERİ TEDAVİSİNDE BEKLE-GÖR
Prostat kanserini ortadan kaldırmaya yönelik ameliyat veya ışın tedavisi uygun değilse, hastalığın ileri safhasında kullanılan hormon tedavisine başlama kriterleri oluşmamışsa ve hastalık aktif değilse beklenebilir. Hastalıkta ilerleme belirtileri ortaya çıktığında tedaviye başlanır. Yapılan araştırmalar bir grup hastada, tedaviye geç başlanması ile tanı konulur konulmaz başlanması arasında farklılık olmadığını göstermiştir. Keza bazı hastalarda tedavi hiç gerekmeyebilmektedir.
Prostat büyümesine bağlı olarak, idrar yolundaki daralma arttıkça, mesane daha da fazla kasılarak önündeki engeli yenmeye çalışır. Ancak bir safhada başarısız kalır. Mesanedeki idrar tam boşaltılamaz. Bu durum mesane ve idrar yollarının enfeksiyonuna, mesanenin adale ve duvar yapısının daha da bozulmasına neden olur.
Olay daha da ilerlerse, böbreklerde şişme, böbrek fonksiyonlarında bozulma ve üre yükselmesi meydana gelir.

PROSTAT KANSERİNDE AMELİYATLAR (RADİKAL PROSTATEKTOMİ)
Radikal prostatektomi, prostat ile beraber meni keselerinin ameliyatla tamamen çıkarılmasıdır. İyi huylu prostat büyümeleri için yapılan ameliyatlarda, prostatta büyüyen kısım çıkartılmakta, prostatın kendisi yerinde bırakılmaktadır. Bu nedenle her iki ameliyat birbirinden tamamen farklıdır.
Prostatın çıkarılması sonucu mesane ve idrar yolu arasında açıklık oluşur. Her iki organ birbirlerine yaklaştırılarak dikilir. Böylece idrar yolunun devamlılığı sağlanmış olur.
Radikal prostatektomi ameliyatı ya açık ya da laparoskopik veya robotik yöntemle yapılabilir.

RADİKAL PROSTATEKTOMİ HANGİ YÖNTEMLE YAPILMALI?
Açık, laparoskopik, robotik yöntemlerden hangisi olursa olsun içerde yapılan işlem aynıdır. Kısa dönem sonuçlarında farklılıklar olsa da uzun dönem onkolojik ve fonksiyonel sonuçları benzerdir.
Açık ameliyatta hastanede kalış süresi, sonda kalma süresi ve iyileşme süresi kapalı yöntemlere göre daha uzundur. Robotik yöntemlerde kan kaybı miktarı azdır. Yatış süresi kısadır. Sinir korumada ve anastomozlardaki başarısı idrar kontrolü ve cinsel fonksiyonların korunmasında avantaj sağlamaktadır.
Ancak iyileşme döneminin uzunluğu önemli olmakla beraber asıl önemli olan hastalıktan kurtulmak, komplikasyonlarla karşılaşmamaktır. Bu nedenle yöntem seçerken ölçüt, hasanın ve hastalığın özellikleri, ekibin deneyimi olmalıdır.
Açık ameliyat konusunda deneyim kazanmış bir klinikte açık ameliyat, kapalı ameliyatlar konusunda deneyim kazanmış bir klinikte ise kapalı ameliyatlar daha başarılı olacaktır.

RADİKAL PROSTATEKTOMİ AMELİYATININ KOMPLİKASYONLARI
Hangi yöntemle yapılırsa yapılsın, radikal prostatektomi ameliyatlarından sonra hem erken hem de geç dönemde, bazı komplikasyonlar mevcuttur.
Ameliyatta birincil amaç kanserli organı çıkartmaktır. Buna ilaveten, sertleşmeden sorumlu sinirlerin ve idrar tutma mekanizmalarının korunması amaçlanır. Bazen, kanserli dokuyu tam çıkartabilmek için sinirler feda edilebilir. Böyle durumlarda sertleşme sorunu komplikasyon değil beklenen bir sonuçtur.
Karşılaşılma ihtimali olan sorunlardan bazıları şunlardır:
- Anestezi komplikasyonları
- Kanama
- Çevre organ zedelenmeleri
- Kanın pıhtılaşması ve pıhtıların başka organların damarlarını tıkaması
- İdrar kaçırma
- Ereksiyon (penis sertleşmesi) problemleri
- İdrar yollarında daralma

RADİKAL PROSTATEKTOMİ SONRASI İDRAR KAÇIRMA
Radikal prostatektomi sırasında, mesane çıkım bölgesinde bulunan, idrarın kaçmasını önleyen iç büzücü adale yapısı bozulmakta veya ameliyatla çıkartılmaktadır. Prostatın hemen alt kısmından başlayarak idrar yolunu çepeçevre saran dış büzücü adale, tek başına kalmaktadır. Prostatın çıkartılması sırasında, bu dış büzücü adalede de zedelenmeler olabilmektedir. Ya da dış büzücü adale de zaten yetersizdir. Sonuçta idrar tutma zorlaşmakta, istirahatte veya oturup kalkarken ya da gülerken idrar kaçabilmektedir.
İdrar kaçırma problemi, ameliyattan sonraki dönemde zamanla azalır ve ortadan kalkar. İlk üç ay içinde hastaların yarıya yakınında idrar kaçırma problemi olurken, birinci yılın sonunda bu oran %5’in altına düşmektedir.

RADİKAL PROSTATEKTOMİ SONRASI İDRAR KAÇIRMANIN TEDAVİSİ
İdrarı tutan büzücü kasların kuvvetlendirilmesi ile idrar kaçırmalar azaltılabilmektedir. Kegel eksersizleri diye bilinen bu egzersizler, idrar yaparken idrarı tutmaya çalışma eksersizi olarak tarif edilebilir. Büzücü kaslar bu şekilde hissedildikten sonra, idrar yapma dışındaki zamanlarda da kasılıp gevşetilerek kuvvetlendirilebilir.
İdrar kaçırma, mesanenin ani kasılmalarında ortaya çıkıyorsa ilaç tedavileri uygulanır. Mesane adalelerini istirahata sevk eden ilaçlar bu tip kaçırmalarda faydalı olmaktadır.
Egzersiz ve ilaçlara rağmen, birinci yılın sonunda idrar kaçırma problemi devam ediyorsa cerrahi müdahaleler gündeme gelir. Bu amaçla, idrar yolunun çevresine vücut tarafından emilmeyen bazı maddelerin enjeksiyonu yapılabilir veya ameliyatla idrar yoluna baskı yapan yastıklar yerleştirilebilir. Bu maddeler idrar yoluna baskı yaparak, akımın önünde engel olurlar ve idrarı tutan büzücü kasların işini kolaylaştırır.
İdrarı tutan büzücü kasların çalışmasına benzer tarzda çalışan yapay büzücü protezler geliştirilmiştir (artifisiyel sfinkter). Bu protezlerde büzücü mekanizma, sıvı haznesi ve kontrol düğmesi mevcuttur. Büzücü parça idrar yolunun çevresine sarılır, hazne karın alt kısmına ve kontrol düğmesi torbanın içine yerleştirilir. Kontrol düğmesine basılarak hazne ve büzücü parça arasındaki sıvı yer değiştirir. Böylece hasta idrar kontrolünü sağlar.

RADİKAL PROSTATEKTOMİ SONRASI EREKSİYON PROBLEMLERİ
Penisin sertleşmesinden sorumlu sinirler, prostatın arka-yan kısımlarında seyrederler. Buralarda penis sinirleri adeta prostata yapışıktırlar. Bu sinirlerin kesilmesi hâlinde, ereksiyon problemi hemen hemen kaçınılmazdır. Sinirin tek taraflı kesilmesi ya da kısmen kesilmesi durumunda ise ereksiyon problemleri çeşitli oranlarda ortadan kalkar.
Ameliyatta sinirin korunarak, kesilmemesi mümkündür. Böyle yapılan ameliyatlara, sinir koruyucu cerrahi ameliyat denir. Bu yöntemde ereksiyon sorunu daha az oluşmaktadır. Ancak yine de hastaların önemli bir kısmında ereksiyon problemi görülmektedir.
Ereksiyondan sorumlu sinirler, prostata çok yakın seyrettiklerinden, korunmaları için yapılan gayretler kanserli dokuların tamamen çıkartılamaması riskini oluşturur. Kanserden kurtulma mı ereksiyon mu ikilemi, hasta ve cerrah tarafından yaşanabilir. Kanserin tamamen çıkartılamama riski hâlinde, ereksiyon sinirleri feda edilir.
PROSTAT KANSERİ TEDAVİLERİNDEN SONRA ORTAYA ÇIKAN EREKSİYON PROBLEMLERİNİN TEDAVİSİ
Ereksiyon problemlerinde şu tedaviler kullanılmaktadır.
İlaç tedavileri: Sertleşmeyi kolaylaştırıcı ilaçlar (Sildenafil, tadalafil vb) ilk aşamada kullanılacak ilaçlardır. Bunlar ameliyattan sonra erken dönemde kullanılmaya başladığında ereksiyon sinirlerinde ve yapılarında düzelmeyi hızlandıracağı kabul edilmektedir.
Enjeksiyon tedavileri: İlişkiden önce penis içine enjekte edilen bazı ilaçlar penisin sertleşmesi sağlanabilmektedir. Bu uygulamalarla ilişki gerçekleştirilebilir.
Vakum cihazı: Penis bir fanus içine yerleştirilip fanusa negatif basınç uygulanmaktadır. Bu negatif basınçla penisin sertleşmesi sağlanabilmektedir. Serleşmenin kaybolmaması için penis köküne sıkıcı bir band yerleştirilir. Bu haliyle cinsel ilişkide bulunulabilir.
Penis protezi: Ereksiyon problemi, ilaç ve diğer tedavilerle düzeltilemediğinde, penis protezleri kullanılmaktadır.

PROSTAT KANSERİNDE HORMONAL TEDAVİ
Prostat kanserli hastalarda testosteron ortadan kaldırılarak, kanserin gelişmesi durdurulabilmekte ve kanser geriletilebilmektedir. Prostat kanserli hastalarda, testosteronun kendisinin veya etkilerinin vücuttan kaldırılması için yapılan tedavilere hormonal tedavi denilmektedir.
Hormonal tedavide vücuttaki eksik bir hormonun verilmesi söz konusu değildir. Bilakis, testosteron hormonunun veya etkilerinin ortadan kaldırılması söz konusudur.
- Vücuttaki testosteronun %95’inden fazlası testislerden (yumurtalar) salgılanmaktadır. Testislerin ameliyatla çıkartılması (Orşiektomi) ile hormonal tedavi etkin bir şekilde yapılabilmektedir.
- Kadınlık hormonu östrojen uygulaması ile testosteronun salgılanması baskılanabilir.
- Testosteronun testisten salgılanmasını durduran ilaçlarla hormonal tedavi yapılabilir. Bunun için, beyindeki hipofiz bezinden salgılanan ve testisten testosteron salgılatan hormonun (LH-Luteinizan Hormon) etkisizleştirilmesi gereklidir.
- Antiandrojen diye bilinen ilaçlarla, testosteronun hedef dokularına etkisi önlenerek yapılabilir.
- Testosteronun sentezi önlenebilir.



PROSTAT KANSERİNDE RADYASYON TEDAVİLERİ
Radyasyon (X ışınları), kanser tedavisinde yıllardır kullanılmaktadır. Kanserli hücreler X ışınlarına maruz bırakıldığında, büyüme ve gelişme sürecini tamamlayamamakta ve ölmektedirler. Ancak radyasyon tedavisinde, kanserli hücreler yanında normal hücreler de etkilenebilmekte ve zarar görebilmektedir. Bu nedenle, hedef doku dışındaki bölgelerin radyasyondan korunması şarttır.
Radyasyon tedavisi iki türlü uygulanmaktadır:
- Radyasyon (X ışınları), bir makinede üretilip vücuda verilebilir. Buna eksternal radyoterapi (dıştan radyasyon tedavisi) adı verilir.
- Radyasyon üreten radyoaktif madde direkt olarak kanserli dokunun içine yerleştirilebilir ve bu şekilde kanserli doku yok edilebilir. Bu tür tedaviye de internal veya interstitiel radyoterapi (İçten radyasyon tedavisi, radyoaktif çekirdek tedavisi) denir.

PROSTAT KANSERİNDE DIŞTAN RADYASYON TEDAVİSİ
Dıştan radyasyon tedavisinde kullanılan cihazın, başarı ve komplikasyonlar yönünden büyük önemi vardır. Yeni cihazlarda, çevredeki dokular daha az etkilenmekte, kanserli doku daha başarılı bir şekilde yok edilebilmektedir.

RADYASYON TEDAVİSİNİN KOMPLİKASYONLARI NELERDİR?
Komplikasyonlar, X ışınlarından çevredeki dokuların zarar görmesi ile ilgili ve orantılıdır. Prostat; mesane, kalın bağırsak ve penis ile komşu olduğundan, komplikasyonlar daha çok bu organlarla ilgilidir. Son yıllarda gelişmiş cihazlarla yan etkiler azalmıştır.
İdrar problemleri: Mesanenin ve idrar yollarının radyasyondan etkilenmesi sonucu meydana gelir. Sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma ,âni idrar hissi, idrar kaçırma gibi şikâyetler hastayı rahatsız edebilir. Nadiren mesanenin depolama ve boşaltma fonksiyonları bozulabilir.
Bağırsak problemleri: Bağırsakların, radyasyondan etkilenmesi sonucu meydana gelir. İshal, sık dışkılama, dışkılama varmış hissi ve kalın bağırsaktan kanama gibi şikâyetler oluşabilir.
Ereksiyon problemleri: Dıştan uygulanan radyoterapinin, ereksiyon problemleri oluşturma ihtimali mevcuttur. Bu durum, penis sinirlerinin ve damarlarının radyasyondan hasar görmesine bağlıdır.

PROSTAT KANSERİNDE RADYOAKTİF ÇEKİRDEK TEDAVİSİ (BRAKİTERAPİ)
Radyoaktif çekirdek tedavisinde radyoaktif madde, direkt olarak kanserli dokunun içine konulmaktadır. Böylece dıştan yapılan radyoterapiden daha yüksek dozda ışın, daha az yan etkiyle kanserli dokuya verilebilmektedir. Iyot-125 veya Palladium-103, bu özelliklere sahip radyoaktif maddelerdir ve prostat kanserinin tedavisinde kullanılmaktadırlar.
PROSTAT BRAKİTERAPİSİ KİMLERE UYGULANABİLİR?
Prostat kanserinin, prostat içine radyoaktif çekirdek yerleştirilerek yapılan tedavisi (brakiterapi), dıştan yapılan radyasyon tedavisine alternatiftir. Bu nedenle prostata sınırlı, çevreye fazla yayılmamış kanserlerde kullanılır.

PROSTAT KANSERİNDE HIFU (HİGH INTENSİTY FOCUSED ULTRASOUND)
Yüksek frekanslı ses daldaları (ultrason), organların görüntülenmesi için kullanılmaktadır. Ultrason probundan üretilen ses dalgaları dokuya iletildiğinde, dokunun özelliğine göre bir kısmı emilir, bir kısmı geri yansır. Geri yansıyan ses dalgaları analiz edilerek görüntü hâline getirilir. Ses dalgaları dokulardan geçerken ısı oluşturur. Bu ısı, ses dalgaları bir noktaya odaklanmadığından önemsenecek derecede değildir. Fakat ses bir noktaya odaklanırsa ve gücü arttırılırsa, odak noktasında ısı yüksek olur. Bu ısı ile odak noktası yanar. Yanan yer sadece odak noktasıdır. Sesin geçtiği alanlarda yanma olmaz. Kanserli dokunun yok edilmesi için bu teknoloji kullanılmaktadır.
.

PROSTAT KANSERİNDE HIFU (HIGH INTENSITY FOCUSED ULTRASOUND)
Kalın bağırsaktan sokulan bir alet ile (prob) önce prostat değerlendirilir ve bilgisayar programı yardımıyla yakılacak yerler belirlenir. Daha sonra cihaz belirlenen yerleri yakar. HIFU işlemi ameliyathanede, anestezi altında yapılmaktadır.
Ancak bu yöntem uzun yıllardır denenmesine rağmen yaygın kullanım alanı bulamamıştır. Bunun da en büyük nedeni prostat kanserinin görüntülenebilme zorluklarıdır. Klavuzlarda deneysel tedavi kapsamında kullanılması gerektiği belirtilmektedir.

