Eğitim, bireyin toplumsal hayatta yerini alabilmesi için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları edinebilmesini ve kişiliğini geliştirmesini sağlar. Sadece planlı eğitim faaliyetleri değil, görme, duyma, tatma, deneme gibi hayat tecrübeleri de eğitimin bütünleyici parçalarıdır.
Karşılaştığı her tutum ve davranış çocukta iyi veya kötü bir iz bırakacaktır. Özellikle ilk yıllardaki olumsuz örnekler etkisini hayat boyu sürdüreceğinden, erişkinler her alanda sorumluluklarının farkında olmalıdır.
Yeni nesillerin başarısı öncekilerin başarı ve tecrübelerinden faydalanmalarına bağlıdır. Her ebeveyn ve erişkin, sonraki neslin gözünde birer model olacağını düşünmeli, ‘hayat boyu eğitim’ ile kendini geliştirmelidir.
Bu kitap, ebeveynlere, çocuk ve gençlerin eğitiminden sorumlu eğitimcilere, sağlık konusunda danışmanlık yapmak durumunda olan sağlıkçılara, aile danışmanlarına ve gençlere kaynak olması amacıyla, tıbbî terminolojiden mümkün olduğunca arındırılarak, kolay okunabilecek ve anlaşılabilecek şekilde yazılmıştır.

CİNSELLİK
“Cinsellik, yaşam boyunca insan olmanın temel yönlerinden biridir ve cinsiyet, toplumsal cinsiyet kimlik ve rolleri, cinsel yönlendirme, erotizm, zevk, yakınlık ve üremeyi içerir. Cinsellik düşünce, fantezi, arzu, inanç, tutum, değer, davranış, uygulama, rol ve ilişkilerle yaşanır ve ifade edilir. Cinselliğin bu boyutların hepsini içerebilmesine karşın, bunların hepsi her zaman yaşanmaz ya da ifade edilmez. Cinsellik biyolojik, psikolojik, sosyal, ekonomik, politik, kültürel, etik, hukuksal, tarihsel, dinsel ve tinsel (manevi) faktörlerin etkileşiminden etkilenir.” (Dünya sağlık örgütü tanımlaması).
CİNSİYET
Cinsiyet, insanları erkek ve dişi olarak tanımlayan biyolojik özelliklerdir. Cinsiyet, kromozomlar, gonadlar (testis, yumurtalık) ve hormonlar ile belirlenir.
CİNSEL SAĞLIK
Cinsel sağlık, cinsellikle ilgili bedensel, duygusal, zihinsel ve sosyal yönlerden iyilik halidir.
CİNSEL KİMLİK
Bireyin cinsiyetinin farkında olması, bedeni ve benliğini belli bir cinsiyette algılayışı, kabullenişi, duygu ve davranışlarının buna uygun yönlenişidir.
CİNSEL EĞİTİM
Cinsel eğitim, cinsellikle ilgili gerekli bilgileri öğrenme, olumlu duyguları ve değerleri kazanma, bunları davranış ve tutum haline getirme, cinsellikle ilgili tehlikeleri önleme çabalarıdır.
CİNSEL EĞİTİMİN ZAMANI
Çocuğu anlamayacağı, ilgi duymayacağı konularda cinsel eğitim adına bilgi bombardımanına tutmak kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramayacak, fayda yerine zarar verecektir.
Çocuğun bilgiye ve eğitime ihtiyacı olan dönemlerde yaşına uygun derecede ve gerekli olan bilgileri verilmelidir.
CİNSEL EĞİTİM SONUCUNDA ÇOCUĞUN KAZANMASI GEREKEN DUYGU VE KABİLİYETLER
-
Sevgi, saygı, güven, hoşgörü duyguları,
-
Uyumlu ve özerk davranma yeteneği,
-
Cinsel bölge hakkında olumlu duygusal kanaat,
-
Bedeninin normal olduğu duygusu,
-
Kendine güven ve inisiyatif kullanma kabiliyeti,
-
Cinsiyete uygun kişilik gelişimi,
-
Kendini kontrol kabiliyeti,
-
Arkadaş teklif ve ısrarlarına “Hayır” diyebilme kabiliyeti,
-
Cinsel konularda soru sorma, konuşabilme kabiliyeti,
- Aile ve toplumun cinsellik hakkındaki değer yargılarının benimsenmesi.
BİLGİ GÜÇLENDİRİR
Cinsel eğitim için çocuklar, yaşlarına uygun, ihtiyaçlarını karşılayabilecek doğru bilgilerle donatılmalıdır. Doğru bilgi, sadece merak gidermekten öte, önemli faydalar sağlar.
Yaşa uygun olarak, çocuklar, doğru ve yanlış ayrımı, seçim yapma ve hayır diyebilme kabiliyeti, sevgi, saygı, hoşgörü, empati, yardımseverlik, sorumluluk ve benzeri insani değerler ile bedenin temel yapı ve fonksiyonları konularında eğitilmelidirler.
Çocukların eğitiminde, pedagojik eğitimin gerekleri ile hareket edilmelidir. Ebeveynler talimatlar vererek ve sadece yasaklayarak değil örnek davranışlar göstererek rol-model olmalıdırlar.
Bilgili çocuklar;
- Kendilerine güven konusunda daha başarılıdırlar
- Farklılaşmalarını daha çabuk kabullenirler, anormallik endişeleri ve yetersizlik korkuları azalır.
- Duyduğu yanlış bilgileri kolaylıkla reddeder.
Arkadaşlarının uygunsuz teklif ve baskılarına direnmekte daha başarılıdırlar.
ERİŞKİN CİNSELLİĞİ ÇOCUKLUKTAN İZLER TAŞIR
Cinselliğin, bedensel ve ruhsal haz yaşantısına dönüşebilmesi için, kişinin sevgi ve saygı gösterebilmesi, kendine gösterilen sevgiyi algılayabilmesi, kendine güvenebilmesi gibi olumlu duyguların kazanılmış olması gerekir. Bunun yanında da cinselliği “kötü”, cinsel organları “pis” gören olumsuz duyguların olmaması gereklidir.
Cinsellikteki olumlu ve olumsuz duygular ve davranışlarsa çocukken öğrenilen, hissedilen ve yaşanılanların bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Cinsel organına dokunduğu için cezalandırılan, cinsel bölgenin tiksinilmesi gereken pis ve kötü olduğunu öğrenen, cinselliğin acı veren olumsuz yönlerini duyarak büyüyen çocukların cinsellikte kendini rahat hissedebilmeleri ve rahat davranabilmeleri zordur.
Erişkinlerin düşüncesizce söyledikleri sözler, fıkralar ve küfürler çocuğun ruh dünyasında çok önemli izler bırakabilmektedir. Erkeklerin, kızgınlık anlarında sarf ettikleri cinsel ilişki tehdidi ihtiva eden küfürlerini duyarak büyüyen küçük kız, cinselliği korkutucu ve cezalandırıcı bir olay olarak algılayacak; erkek ise, cinselliği kuvvetin ve başarının sembolü olarak düşünecektir. Bilinçaltına yerleşen bu duygular, erişkinlikte farkında olmaksızın sorun oluşturabilecektir.
EBEVEYNLİK SORUMLULUĞU
Ebeveynlerin bir çoğu, evlerinin, çocuklarının ve kendilerinin maddi ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki yönden ilerleyebilmek için vakit ve enerjilerinin büyük kısmını harcadıklarından, çocukları ile yeteri kadar ilgilenememektedirler. Meşguliyetlerini, ilgisizliğin mazereti olarak öne süren bu ebeveynler, çalışmalarının çocuklarının geleceği için olduğunu düşünerek, kendilerini teselli etmektedirler. Eğlencelerde, arkadaş muhabbetlerinde vaktini geçirip çocukları ile ilgilenmeyen sorumsuz ebeveynlerin, zaten mazeret bulmak gibi bir dertleri de yoktur.
Her şeyin bir zamanı olduğu gibi çocuklara verilecek sevginin ve eğitimin de zamanı vardır. Zamanında yapıldığında bir anlam ifade edecek görevlerin, sonradan yapılması hem mümkün değildir hem de fayda etmeyecektir. Bu nedenle iyi anne-baba olabilmek için çocuklara ilgi noktasındaki sorumlulukların vaktinde yerine getirilmesi şarttır. Bu bilinçte olunduğunda, vakit de daha kolay bulunabilecektir.
ÇOCUĞUN DUYGUSAL GELİŞİMİ GEBELİK DÖNEMİNDE BAŞLAR
Annenin gebelik konusundaki duygu ve düşünceleri önemlidir. Gebelik boyunca, annenin gebelik ile ilgili olsun olmasın, ruhsal sıkıntıları bebeği olumsuz yönde etkileyebilir. Annenin gebelik konusundaki olumsuz düşünceleri, doğumdan sonraki dönemde de davranışlarını etkileyecek, çocuğuna sevgi ve güven duygularını vermekte zorluk çekecektir.
Bebeklik dönemi, duygusal gelişimin ilk aşamasıdır. Bu dönemde çocukta oluşan güven ya da güvensizlik, sevgi ya da sevgisizlik duyguları, ileriki yaşlarda kişiliğin oluşmasında rol oynayacaktır.
BEBEĞİN BESLENMESİ
Çocuğun beslenmesinin zamanlaması ve tarzı, güven ve sevgi duygularının oluşmasında önemlidir. Bebeğin beslenmesinde anne memesinin sıcaklığının yerini hiçbir şey tutamaz. Annenin bebeğini bağrına basması, onu tutarken, ona dokunurken sevecen tarzı, okşamaları ve bu esnada ağzından çıkan sevgi mırıltıları çocuğun anneye güven duygusunu pekiştirirken, bebeğe de sevildiğini hissettirecektir. Bebeğinin beslenmesini angarya gibi gören anne farkında olmadan bebekte güvensizlik duygularını oluşturacaktır. Bakıcıların, ne kadar iyi niyetli olsalar da, annenin yerini tutamayacakları bir gerçektir.
Bebek mama ile beslenmek zorunda kalıyorsa, tıpkı emzirilirken olduğu gibi, annenin bebeğini kucağına alması, onu bağrına basması, onu okşaması ve sıcaklığını ona hissettirmesi gereklidir.
BEBEĞİN TEMİZLİĞİ
Beslenmede olduğu gibi, bebeğin temizliği de sevecen bir tavırla yapılmalıdır. Bebeğinin temizliğini iğrenerek yapan, duygularını davranış ve söylenmelerle belli eden anne, bebeğinin huzursuzluğuna ve güvensizlik duygularına neden olduğunu bilmelidir. Çocuğun vücudu hakkında olumsuz kanaatler edinmesinin başlangıcı bu tarz davranışlardır. Bu temizlik tarzı, daha sonraki yıllarda duygusal gelişim üzerine de etki etmeye devam edecektir.
SEVGİ VE GÜVEN DUYGUSU HER ŞEYDEN ÖNEMLİDİR
Bebeklik döneminde temelleri atılan sevgi ve güven duyguları ilerleyen yıllarda da önemini korumaktadır. Bu iki duygu, diğer olumlu duygusal özelliklerin kazanılmasında birinci derecede rol oynar.
Sevilen çocuklar sevmeyi öğrenebilecek, gelişmelerinde çok önemli olan kendine güven ve saygı gibi meziyetleri daha kolay kazanacaklardır. Çocukluklarında sevgi ile ilgili problemleri olanlar, erişkinliklerinde de sevgi sunmak ve kendine sunulan sevgiyi algılamakta güçlük çekeceklerdir.
Bebeklikte, beslenme ve temizlik sırasında gelişmeye başlayan güven duygusu, küçük çocukların korunması, korkuların giderilmesi, hareketlerine yardım edilmesi ile devam ettirilmelidir. Özellikle çocuğun korkularında, ebeveynine güven ihtiyacı artar. Çocuk için güç ve kuvvetin kaynağı ebeveynleridir. Onun gözünde, annesi ve babası her türlü korkuyu giderebilir, her zorluğu aşabilir, herkesi yenebilir konumdadır. Çocuklar bu güvenleri hissederek rahatlarlar. Bu nedenle, büyükler için anlamsız da olsa çocuğun korkularına önem verilmeli, korkularını giderecek davranışlar gösterilmeli ve yanında olunmaya çalışılmalıdır.
CİNSEL BÖLGE İLE İLGİLİ DUYGULAR
Annenin çocuğun altını temizlerken hoşnutsuzluğunu, tiksinti hislerini çocuğa aktarması, “pis çocuk”, “kaka çocuk”, gibi nitelemelerde bulunması, cinsel organını, poposunu elleyen çocukların azarlanması, ellerine vurulması ile çocuk cinsel bölgesi hakkında “pis, kötü” gibi olumsuz kanaatler edinecektir.
Cinsel bölgenin özenle temizlenmesi, ebeveynin sevgi sözcükleri ile birlikte sevecen tavır göstermesi neticesinde, çok önemli duygu ve alışkanlıklar kazanılır.
Cinsel bölgenin de, vücudun diğer bölgelerinden bir farkı olmadığı düşüncesi ile cinsel bölge hakkında olumlu kanaatler oluşacaktır,
Temizlik alışkanlığı ileriki yıllarda de devam ettirilebilecektir,
Kendini temiz hisseden çocukta, kendine saygı ve güven duygularının gelişimi daha kolay olacaktır.
Cinsel bölge hakkında olumsuz duygularla büyüyen çocuklarda, olumsuzluğun derecesine bağlı olarak hem çocuklukta hem de erişkinlikte bazı fonksiyon bozuklukları gelişebilmektedir:
- İşeme bozuklukları ve kabızlık gibi rahatsızlıklar oluşabilir.
- Tiksinti duyguları, kendine güvensizlik, kendini rahat hissedememe neticesinde cinsel fonksiyonlarda bozukluklar oluşabilir.
EKSİKLİK DUYGUSU-CİNSİYET FARKLILIĞI
Çocuklar başlangıçta büyüklerin nitelemelerine bağlı olarak kız veya erkek olduklarını düşünürler. Daha sonra kızlar ve erkeklerin kıyafet farkları, saç biçimleri, süsleri, oyuncakları, çocukların cinsiyetini daha iyi kavramaları ve benimsemelerine neden olur. Nihayet cinsel organların farklılığı fark edilir.
Çocukların eksiklik duygusuna kapılmaması için, kız ve erkeklerin farklı olduğu, farklılığın eksiklik veya fazlalık olmadığı, kızlarda penis yerine, erkekte olmayan vagina denen bir organın olduğu gibi basit temel bilgiler verilmelidir.
CİNSEL BÖLGE KİŞİYE ÖZELDİR
Çocuklar, cinsel organların farklılığını anladıktan sonra, başkalarının cinsel organlarını görme istekleri de artar. Çocukların hem merakları uygun tarzda giderilmeli hem de cinsel bölgeyi başkalarının görmesi, ellemesi ile ilgili sınırlamalar öğretilmelidir.
Bazı aileler çocuklarına, karşı cinsten diğer çocukların organlarını göstermek istemezler. Bu konudaki yasaklar çocukta merak duygusunun artmasına yol açar. Çocuklara gizli bir şeylerin olduğu, ya da yapıldığı hissi verilmemelidir. Çocuk farklılığı birkaç kez görüp anladıktan sonra, uygun tarzdaki bilgilendirmelerle rahatlayacak, merakı ortadan kalkacaktır.
Çocuklar aynı zamanda cinsel organların herkese özel olduğu, bu bölgeye kendilerinin izni olmadan kimsenin bakmaması gerektiği konusunda eğitilmeli, başkalarına da bu konuda saygı göstermesi gerektiği öğretilmelidir.
BEDENSEL ÖZELLİKLER
İnsanlar yaşamlarının her döneminde, beden yapıları ve organları hakkında çeşitli kanaatlere sahip olmakta, bunların sonuçlarına göre mutluluk veya sıkıntılar hissedebilmektedirler. Vücutları hakkında edindikleri olumlu kanaatler ve kişinin kendini normal hissetmesi, en fazla ergenlik çağında olmak üzere çocukluk ve gençlik yıllarında önemlidir. Kendi bedeninin yetersizliğini düşünen çocuklarda, çekingenlik, yeteneklerini sergileyememe, içe kapanıklık, kendine güvensizlik gibi problemlerin gelişme ihtimali daha fazladır.
Çocuklara, herkesin farklı olduğu ve herkesin kendine has bir güzelliği olduğu, güzellik kriterinin de herkese göre değişebildiği gibi genel prensipler öğretilmelidir.
- Kişilerin değeri vücutlarının görünümleri ile değil, çalışkanlığı, fedakârlığı, dürüstlüğü ile ölçüleceği, yaradılıştan gelen özellikler için insanın övünmesinin de üzülmesinin de anlamsız olduğu yönünde kanaatler oluşturulmalıdır.
- Kişilerin gelişme hızlarının farklı olduğu, özellikle ergenlikte her çocuğun organları ve vücudunun farklı zamanlarda geliştiği yönünde ve ergenliğin değişiklikleri hakkında verilecek genel bilgi, ergenin endişe ihtimalini azaltır.
CİNSİYTE UYGUN KİMLİK GELİŞİMİ
Erkeğin veya kadının cinsiyetlerine uygun düşünmesi ve davranabilmesi, yani cinsiyete uygun rolünü benimsemesi, cinsel eğitimin önemli hedeflerinden biridir.
Çocukların kendi cinsel rollerini benimsemesinde, bebeklikten itibaren ebeveynin davranışları, evdeki kişiler arasındaki ilişkiler, arkadaşları ve televizyon başta olmak üzere medya rol oynamaktadır.
Cinsiyete uygun kimliğin benimsenmemesinde önemli faktörler:
- Ebeveynin ve ailenin diğer bireylerinin, çocuğun cinsiyetinden memnuniyetsizlikleri,
- Çocukların kıyafetleri, oyuncakları, oyunlarının uygunsuzluğu,
- Çocuklara yaptırılan işler, verilen sorumlulukların uygunsuzluğu,
- Çocukların cinsiyetleri ile ilgili olumsuz hitaplar, takılan isimler,
- Ebeveynlerin kendi cinsiyetleriyle uygun model oluşturamaması,
- Çocuğun aşırı korunması, sevgi nedeniyle de olsa baskıcı davranışlar,
- Arkadaşların cinsel roller hakkındaki yanlış tutumları, uygunsuz davranışları,
- Medyanın olumsuz yayınları,
- Cinsel istismar olayları.
ÇOCUKLARLA İLETİŞİM/CİNSEL KONULARDA İLETİŞİM
Ebeveynlerin, çocuklarının eğitim ve ruhsal gelişimleri için çocukları ile sağlıklı iletişim kurmaları şarttır. Hem genel hem de cinsel konularda kurulan iletişim sayesinde, çocuk duygularını, sorunlarını açıklayabilecek, ebeveynler de onlara doğru bilgileri ve değer yargılarını öğretme imkânı bulabileceklerdir.
Cinsel konularda iletişim öneriler
1- Ebeveynler, çocuklarının birinci ve en önemli cinsel eğitmeni olduklarını bilmelidirler:
Cinsel konularda çocuğun eğitim sorumluluğu başkalarına devredilemez. Bu nedenle, ebeveynler sorumluluğunu hissederek ne zaman ve nasıl davranacaklarını öğrenmek zorundadırlar.
2. Ebeveynler soru sorulabilecek yapıda olmalıdırlar:
Çocuğun sorularına gösterilecek tavır, daha sonraki sorular ve iletişim için belirleyicidir. Sorunun içeriği ne olursa olsun, çocuk soru sorduğu için övülmelidir. Soru sorulmasını önleyen tavırlardan kaçınılmalıdır. Bunlardan bazıları:
- Soru karşısında davranışlarla memnuniyetsizliğin belli edilmesi,
- Sorulara kaçamak, geçiştirici, alaycı cevaplar verilmesi,
- Çocuğa, bu konuları konuşmak için küçük olduğunun söylenmesi.
3. Çocuklar sabırla dinlenmelidir:
Çocuk konuşurken onun dinlenmesi her işten önemli olmalıdır. Başka biri ile konuşma esnasında bile çocuk terslenmemeli, biraz beklemesi rica edilerek konuşma ertelenmelidir. Çocukları dinlemek, onların konuşma ve duygularını açıklama kabiliyetlerini geliştireceği gibi, onların düşünce ve duygularını öğrenme imkanını da verecektir.
4- Sorular karşısında huzursuzluk hissedilse de rahat davranmaya çalışılmalıdır:
Cinsel konularda konuşmaya alışık olmayanların, bu konuları çocukları ile konuşabilmesi zordur. Çocukların sorularının gerçek cevabı kapsamlı da olsa, bilmek istediklerinin basit, anlaşılabilecek şeyler olduğu düşünülmeli, rahat olmaya çalışılmalıdır.
5- Uygun cevabı bulmakta güçlük çekiliyorsa zaman kazanacak izah veya açıklamalar yapılabilmelidir:
“Güzel bir soru sordun, bu konuyu biraz sonra daha rahat konuşabiliriz”, “Önemli bir soru sordun, istersen kitaptan beraber bakalım”, “Bu konuyu istersen akşam baban geldiğinde konuşalım. Baban daha iyi cevaplayabilir” gibi yaklaşımlar düşünmeye, uygun cevap bulmaya vakit kazandırıcı tavırlardır. Düşünmeden verilecek, yanlış bir cevaptansa yukarıdaki cevaplardan birinin verilmesi daha uygundur.
6- Çocukların eğitilmesi için, onların soru sormaları beklenmemelidir:
Çocukların cinsellik konusunda soru sormamaları, sorularının olmadığı anlamına gelmez. Onlara sorular sorarak, uygun ortamlar hazırlanarak düşünceleri ve soruları açığa çıkarılabilir, böylece eğitim imkanı bulunabilir.
7- Çocukların öğrenmeye eğilimli zamanları bilinmelidir:
Çocuğun soru sorduğu zamanlar, eğitimleri için ideal zamanlardır. Ergenlik dönemindeki değişikliklerde çocuğun bilgiye ihtiyacı artmıştır ve bu nedenle öğrenmeye duyarlıdırlar. Bir televizyon programında veya çevrede cinsellikle ilgili bir davranış seyredildiğinde, konu hakkında çocuğun düşüncesi sorulup konu gündeme getirilebilir. Çocuğun bu andaki tavrı, öğrenmeye eğilimli zamanı bulmada yardımcı olabilir.
8- Çocuklar için gerçekler ve doğrular yeterli değildir:
Çocuklara düşünceleriniz ve istekleriniz bildirildiğinde, bunların nedenlerinin de açıklanması şarttır. Özellikle ergenlik çağındaki çocuklar ebeveynlerinin görüşlerine karşı çıkmak eğilimindedirler. Onlara dikte ettirilen emirler; fayda yerine zarar verebilir. Çocukların hatalı davranışlarının düzeltilmesi için uygun açıklamalar yanında sabır ve anlayış da gereklidir.
9- Çocuğun sorularının arkasındaki gizli soruları anlaşılmalıdır:
Çocuklar bazen gerçek sorunlarını ve sorularını yansıtamazlar. Ancak konuşmalarına dikkat edilirse, ardındaki gerçek sorusu anlaşılabilir. “Küçük göğüslü kadınların çocuğu olur mu?” sorusu aslında çocuğun kendi göğüsleri konusundaki endişesini yansıtıyor olabilir. Ya da “Babamla evlenmeden önce çıkar mıydınız?” sorusu çocuğun duygusal ilişkiler içinde olduğunu akla getirmelidir.
10- Çocuğun arkadaşlarıyla konuştukları, seyrettikleri, okudukları ve alışkanlıkları bilinmelidir:
Çocukların gündeminde olan konuların bilinmesi sayesinde iletişim kolaylaşabilir. Futbol fanatiği olan oğlunu, bu konuda sürekli eleştirmek yerine, zaman zaman zevklerine saygı göstermek ve ortak olmak daha akılcı bir yaklaşımdır. Aksi takdirde farklı dünyalarda yaşama ihtimali daha fazladır.
11- İyi örnek olunmalıdır:
Sözler, davranışlarla desteklenmezse veya sözler ve davranışlar farklı olursa, bir işe yaramayacaktır. “Dediğimi yap, yaptığımı yapma!” geçersiz bir mantıktır. Çocuk sevgi, saygı, hoşgörü başta olmak üzere her türlü olumlu duyguları ve kabiliyetleri gördükleri ve yaşadıklarından öğrenecektir. Ev içinde, çocuğun yanındaki konuşmalar, çocuğa cinsel konuların evde konuşabildiğini hissettirecektir. Bu tip davranışlar, çocuğun dolaylı eğitimini de sağlayacaktır.
ERGENLİK
Ergenlikte tüm vücutta büyüme hızlanır. Bazen hızlı büyümeye tüm vücut kısımları eşit katılamaz ve büyüme simetrik olmaz. Örneğin bacakları hızla büyüyen çocuğun, bacak adalelerinin gelişmesi daha yavaş olur. Sonuçta çocuk aksayarak dengesiz yürür. Yine yüzün bir yarısı daha hızlı, göğüslerin biri daha fazla büyümüş olabilir. Zamanla gelişme dengelenir ve farklılıklar ortadan kalkar.
Kızlarda ergenliğin ilk belirtisi göğüslerin büyümeye başlamasıdır. Bunu cinsel bölgede kıllanma takip eder. En sonunda adet gerçekleşir. Kalçaların gelişmesi, yağ tabakalarının artışı ve göğüslerin olgunlaşması ile kız çocuk, kadınsı görünümünü kazanır. Erkeklerde ergenliğin ilk belirtisi yumurtaların büyümeye başlamasıdır. Daha sonra bıyık ve cinsel bölgede kıllanma ortaya çıkar. En son boşalma meydana gelir. Boyca uzamaya, omuzların gelişmesi, seste kalınlaşma ve kıllanma eşlik ederek erkeksi görünüm ortaya çıkar.
ERGENELİKTE BİLGİLENDİRME
Çocukları ergenlikte beklenen değişiklikler konusunda uygun tarzda bilgilendirmek, sürprizle karşılaşmamaları ve sıkıntıya düşmemeleri açısından önemlidir. Bu bilgilendirmelerin odağında kızlarda adet, erkeklerde boşalma olsa da ergenlikte beklenen her konuyu kapsamalıdır. Adet konusunda hiçbir şey bilmeyen bir kız çocuğunun aniden adet kanaması ile karşılaşması korku ve endişe kaynağı olacaktır. Sonradan durumunda anormal bir şey olmadığı, her kadında bu gibi olayların olduğu gibi açıklamalar, önceden verilecek bilgilerin yerini tutmayacaktır. Yine erkek çocukların boşalma konusunda bilgilendirilmeleri, sürprizle karşılaşmamaları veya muhtemel endişelerini önleme bakımından önemlidir.
ERGENLİKTE DUYGU VE DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİKLERİ
Ergenlikte bedensel değişmeler yanında sevme, beğenme, gurur duyma, mutlu olma, huzursuzluk, sıkıntı, kıskanma, alınma gibi duygusal değişiklikler, kendine güven ve güvensizlik dönemleri olmaktadır.
Çocukluk döneminde, öfke, kızgınlık, sevinç gibi duygular daha açık davranışlar ve sözlerle kolayca ifade edilebilirken, ergenlikte duygular daha zor açıklanabilme, gizli kalma eğilimindedir. Genel olarak ergenin duygularının yoğunluğu artmıştır.
ERGENİN DUYGULARI İSTİKRARSIZDIR
Ergen bazen neşeli, atak, dışa dönük, konuşkan, bazen somurtkan, içe kapanık, tembeldir. Bazen küstahça davranır, bazen kibardır. Düzensiz, tertipsiz, temizliğine dikkatsiz, eşyalarını sağa sola atan ergen, bazen tertipli, banyodan çıkmayan, aynanın karşısından ayrılamaz bir hal alır. Bazen en doğru kararları kendisinin verebileceğini düşünüp, kendi karar vermek isterken bazen de kararsız kalıp, düşünemez, ebeveyninden yardım ister. Yine ebeveynlerinin bir şeyden anlamadıklarını, anlayışsız olduklarını, kendine hiç yardımcı olmadıklarını söyleyen ergen, bir süre sonra onların mükemmel olduklarını haykırabilir.
ÖZDEŞLEŞME-ROL DAĞINIKLIĞI
Ergenlikteki çocukların en büyük ihtiyaçlarından birisi, özdeşleşeceği bir örnek, model alacağı bir kişi ile sağlıklı ilişkiler kurmasıdır. Tıpkı babam gibi veya tıpkı annem gibi olabilmek duygusu çocukta büyük bir ruhsal destek, kişiliğin olumlu yönde seyretmesini sağlayacak faktördür. Silik baba, hükmeden anne modeli, anne-baba anlaşmazlıkları, ebeveynin birbirleri hakkındaki olumsuz görüşleri ve bunu çocuğa yansıtmaları, ölüm veya ayrılıklar gibi olumsuz koşullarda, çocuk aileden veya çevreden örnek alacağı başka bir model de bulamamışsa kişilik sorunları beklenmelidir.
Çocuk örnek alacağı bir model bulamadığında, karşılaştığı ve beğendiği her kişiye (sporcu, sanatçı, şarkıcı gibi) benzeme davranışı, özdeşleşme eğilimi gösterir. Giderek, değişik insanlardan, değişik rolleri benimsemeye başlar ve sonunda hiç birinde başarılı olamayacağından rol dağınıklığı denen kimlik bunalımı ortaya çıkar.
Ergenlik döneminde, özdeşleşme-rol dağınıklığı çatışması, cinsel kimlik gelişiminde bozukluklar, cinsiyete uygun kimlik geliştirememe gibi sorunlarda da rol oynayabilir. Cinsel davranış bozukluklarının çoğunun bu devrede olgunlaştığı ve belirginleştiği hatırda tutulmalıdır.
ERGENDE KENDİNE SAYGI VE GÜVEN
Küçük çocukluktan itibaren başlayan kendine saygı ve güven duygusu, ergenlikte daha fazla şekillenmekte, daha çok önem kazanmaktadır. Ergenin kendini değerli görmesi, kendine güvenmesi, kabiliyetlerinin olduğuna inanması, bedenini beğenmesi, beğenildiğini düşünmesi, başarıları, ikili ilişkileri, cinselliği gibi birçok konuda belirleyici rol oynamaktadır.
Ergenlikte kendine güven oluşumunda bedensel değişikliklerini algılama tarzı önemlidir. Kendi bedenini arkadaşlarıyla ya da toplumdaki ideal kabul edilen vücut ölçüleriyle kıyaslar. Kendini kısa, uzun, şişman, zayıf, güzel, çirkin bulabilir. Çocukların normal ve güzel kavramları konusunda eğitilmesi, başarılarına destek olunması, kabiliyetlerinin ortaya çıkartılarak geliştirilip desteklenmesi, ergenlikte kendine güven ve saygı duygusunu kazanmaya yardımcı olacaktır.
ERKEKLEŞME
Ergenlikte ilk değişiklik yumurtaların büyümeye başlamasıdır.
Yumurtaların büyümeye başlamasından yaklaşık 1-2 yıl sonra ergenliğin kesin kanıtı olan boşalma meydana gelir.
Ergenlikle Beraber Erkek Çocuklarda Görülen Değişiklikler:
- Yumurtalarda büyüme hızlanır,
- Penis ve torbalarda büyüme, derinin renginde koyulaşma olur,
- Önce cinsel bölgede, daha sonra bıyıklarda, sakallarda ve koltuk altlarında kıllanma olur,
- Adem elması denen gırtlak kıkırdağı belirginleşir ve ses kalınlaşır,
- Boşalma olur,
- Yüzde ve bedende ergenlik sivilceleri oluşur,
- Vücut ölçülerinde artma, adalelerde gelişme ile erkek tipi ortaya çıkar.
Erkeklik Hormonu (Testosteron)
Bebeklikten itibaren vücutta bulunan fakat miktarları çok az olan bazı hormonların ergenlik döneminde salgılanmaları hızla artar. Beyinde hipofiz adı verilen organdan salgılanan LH ve FSH adı verilen bu hormonlardaki artışın sebebi bilinmemektedir. Bu hormonlar, erkek ve kızlarda aynıdır. Bunlar kızlarda yumurtalığa etki ederek oradan östrojen denen kadınlık hormonunu salgılatırken, erkekte yumurtaya etki ederek, testosteron denen erkeklik hormonunu salgılatırlar. Testosteron hormonu erkek çocuğun vücut yapısını, iç ve dış cinsel organlarını erkek yönünde farklılaştırılmaktadır.
Erkeklik hormonu, ergenlik dönemindeki değişiklikler yanında, anne karnında ceninin erkek yönünde farklılaşması, ergenlikte ve sonrasında kadına karşı cinsel hislerin oluşmasında ve sperm üretiminde rol oynar.
KILLANMA
Ergenlikte ilk kıllanmalar cinsel bölgede ortaya çıkar. Daha sonra “Bıyıkların terlemesi” olarak tabir edilen bıyık bölgesinde tüyler kalınlaşır ve koyulaşır. Nihayet koltuk altında, sakal bölgesinde ve bedenin diğer kısımlarında erkek tipinde kıllanmalar oluşur.
Kıllanma özellikleri kalıtsal özelliklerle tayin edilir. Genellikle baba, dayı, amcanın kıllanma özellikleri ergende de ortaya çıkar.
ERGENLİK SİVİLCELERİ
Ergenlik döneminde, ergenlik sivilceleri, estetik açıdan sorun oluşturarak can sıkıntısına neden olan etkenlerdir. Ergenlik sivilceleri en fazla alın, burun ve yüzün diğer kısımlarında, seyrek olarak da bedenin diğer bölgelerinde görülmektedir.
Ergenlik sivilceleri, derinin kalınlaşması, deri altı yağ bezlerinin daha yağlı salgı yapması ve salgı kanallarının tıkanması neticesi oluşmaktadır. Sivilceler iltihaplanırsa ağrı oluşturur, iyileşmesi gecikir ve iz bırakabilir. Sivilceleri sıkmak iltihaplanmasını kolaylaştırabilir.
Ergen, sivilcelerinin gelişimi ile ilgili olduğu, sıkmaması ve sık banyo yapıp temizliğine dikkat etmesi gerektiği, birkaç yıl sonra artık problem oluşturmayacağı yönünde bilgilendirilip rahatlatılmalıdır. Sivilceler aşırı ise cildiye uzmanından yardım istenmelidir.
SES DEĞİŞİKLİĞİ
Ergenlikte erkek çocuğun sesi önce kısıklaşır, çatallaşır ve ardından da kabalaşır. Bu dönemde çocuk bazen ses tonunu ayarlayamaz. Bu nedenle arkadaşları arasında veya ailede alay konusu olabilir. Bazen çocuk bu durumdan üzüntü duyar, konuşmak istemez.
ERKEKLERDE GÖĞÜSTE BÜYÜME
Erkek çocukların göğüs uçlarında “Düğümcük” denen, büyüme ve sertleşme oluşabilir. Hormonların artışı ile ilgilidir. Kendiliğinden bir iki yıl içinde normalleşir, herhangi bir şey yapmaya gerek yoktur.
Erkek çocuklarda göğüslerde büyüme (Jinekomasti), fizyolojik olabildiği gibi hastalık belirtisi de olabilir. Buluğdan önce başlayan, geç ergenlik dönemine kadar devam eden ve meme uçlarından ziyada tüm memeyi ilgilendiren büyümeler doktor tarafından incelemeyi gerektirir.
ERKEKLERDE ERGENLİK GECİKMESİ
Erkek çocuklarında 14 yaşına kadar testislerde gelişmemin başlamaması ve buluğla ilgili belirtilerin ortaya çıkmaması durumunda gecikmiş ergenlikten bahsedilir. Bu yaş sınırı genetik ve çevresel faktörlerle değişiklik gösterebildiğinden kesin değildir. Baba, amca, dayı ve diğer kardeşlerin ergenliğe girme yaşları ölçü olarak alınmalıdır.
Birçok durumda gecikmiş ergenlik, normal gelişmenin gecikmesinden kaynaklanır ve endişeye etmeye gerek yoktur. Ergenliğe geç ulaşan çocuklarda da beden gelişmesi normal olarak tamamlanır. Ancak ergenliğin gecikmesine bazı hastalıklar da neden olabildiğinden doktor kontrolü gereklidir.
Ergenliğin gecikmesinin nedenleri:
1-Kromozom anormallikleri
2-Beyinden salgılanan hormonların eksikliği (LH eksikliğinde testisler büyüyüp testosteron üretimi başlatamamaktadır)
3-Testislerin gelişmemesi veya hasar görmesine bağlı olarak testosteron üretememesi
4-Testosteron üretimi olmasına rağmen hedef dokuların cevapsızlığı
5-Ciddi hastalıklar (Ciddi astım, barsak hastalıkları, kansızlık, kronik böbrek yetmezliği, kanser tedavileri, kontrolsüz diyabet gibi)
6-Bazı kronik ilaç kullanımları
7-Ağır sporlar
ERKENKLERDE ERKEN ERGENLİK
Erkek çocuklarda 9 yaşından önce testislerin büyümeye başlaması ve ergenlik belirtilerinin ortaya çıkması durumunda erken ergenlikten bahsedilir. Erken ergenlik durumu, gecikmiş ergenliğe göre daha önemli bir durumdur. Çünkü bu çocukların yaklaşık yarısında bir anormallik bulunmaktadır.
Erken ergenlik testosteron ve diğer androjen hormonların aşırı salgılanmasına bağlı olabilmektedir. Özellikle böbrek üstü bezinin fazla çalışmasına neden olan hastalıklarda, bazı tümörlerde bu durum görülebilmektedir.
KADINLAŞMA
Kızlarda ergenlik belirtileri
- Göğüslerde büyümenin başlaması
- Cinsel bölgede kıllanma
- Vücut ölçülerinde hızlı artış
- Adet görme
GÖĞÜSLERDE BÜYÜME
Ergenlik dönemindeki bir çok değişiklikten sorumlu olan kadınlık hormonu (östrojen), göğüslerde de büyümenin başlamasına neden olmaktadır. Göğüslerin büyümeye başlaması kalıtsal ve çevresel özelliklere göre büyük farklılık gösterir. Genelde 10-14 yaşları arasında gelişimin başlaması beklenir. Göğüslerin şekli, büyüme hızı, büyüklüğü kalıtsal özellikler ve çocuğun beslenme durumuyla ilgilidir. Göğüsler 3-4 yıl içinde gelişimini tamamlar.
KILLANMA
Ergenlik döneminde göğüslerin tomurcuklanmaya başlamasından yaklaşık bir yıl sonra cinsel bölgede kıllanma başlar. Bundan 1-2 yıl sonra koltuk altında da kıllanma ortaya çıkar. Kıllanmaya paralel olarak cinsel bölgenin deri renginde koyulaşma oluşur ve deri kıvrımları belirginleşir. Bazı kızların bıyık bölgesindeki tüylerde koyulaşma ve kalınlaşma oluşmaktadır. Bu hal aşırı ise ve vücudun diğer kısımlarında da kıllar ortaya çıkıyorsa, hormon bozukluğundan şüphelenilmelidir.
ADET
Adet ergenliğin kesin işareti sayılmaktadır. Adetin başlaması ortalama 13 yaş civarındadır. Göğüslerin gelişmeye başlamasından yaklaşık iki yıl sonra adet beklenebilir. Çocukta ergenlik değişiklikleri başladığında adet konusunda bilgilendirilmesi, kanamanın sebebi, ne yapması gerektiği, petleri kullanması ve kirlenmiş petlerini nasıl, nereye atacağının öğretilmesi birinci derecede annenin görevidir. Ancak eğitilmiş çocuklar vücudunda olan değişikliklerden rahatsız olmayacaklardır.
Anne karnındaki ceninin kromozomlarına uygun cinsel organlarının gelişmesinde, ergenlikteki değişikliklerin tamamında, cinsel ve üreme fonksiyonlarında östrojen rol oynamaktadır.
Östrojenin salgılanmasında, beyinden salgılanan hormonlar (FSH ve LH) düzenleyicidir.
KIZLARDA GECİKMİŞVE ERKEN ERGENLİK
Ergenliğin başlangıcı ailevi özellikler, beslenme ve sağlık durumuna göre değişebilir. Ancak 13 yaşındaki kızda ergenlikle ilgili değişiklikler başlamamışsa gecikmiş ergenlikten bahsedilir. Gecikmiş ergenliğe neden olan durumlar:
- Kromozomlardaki bozukluklar
- Ergenliğin başlamasını sağlayan beyinden salgılanan hormonların eksikliği
- Yumurtalık dokusunun gelişmemiş olması veya östrojen hormonu üretememesi
- Östrojen üretilmesine rağmen dokuların östrojen hormonuna cevapsızlığı
- Kronik hastalıklar
- Ağır sporlar
- Kontrolsüz şeker hastalığı
- Aşırı zayıflık
Kızlarda sekiz yaşından önce ergenlik değişimlerinin olması halinde erken ergenlikten bahsedilir. Erken ergenlik gecikmiş ergenliğe göre daha ciddi bir durumdur ve sebep olarak bir anormalliğin bulunma ihtimali daha fazladır. Östrojenin fazla salgılanmasına neden olan bazı hormonal hastalıklar, bazı tümörler ve böbrek üstü bezi hastalıklar erken ergenliğe neden olabilir.
ADETİN OLUŞ MEKANİZMASI
Beyinden salgılanan hormonların etkisiyle, yumurtalıktaki yumurta hücrelerinin biri veya birkaçı olgunlaşmaya başlar. Aynı anda yumurtalıktan östrojen adlı hormon salgılanır.
Bu hormon, rahim içini döşeyen dokuya (endometrium) etki ederek kalınlaşmasını ve gelişmesini sağlar. Yaklaşık 14 gün sonra, beyinden salgılanan LH adlı hormonun düzeyinin aniden yükselmesi neticesinde, yumurtalıkta gelişen ve olgunlaşmasını tamamlayan yumurta hücresi serbest kalır. Bu olaya yumurtalama (ovulasyon) denilmektedir.
Yumurta hücresi tüpler içerisine alınarak, rahim içine doğru ilerletilir. Bu sırada yumurtalıkdan progesteron adlı hormon daha fazla salgılanır. Bu hormon da rahim içindeki dokunun daha da kalınlaşıp gelişmesini sağlar. Bunun amacı rahimi, döllenmiş yumurtanın yerleşmesine hazırlamaktır.
Tüplerdeki yumurta spermle karşılaşır, döllenir ve rahime yerleşirse, adet kanaması olmaz. Döllenme olmazsa, rahim iç dokusunu geliştiren hormonlar salgılanmaz. Gelişmesi ve devamlılığı için gerekli hormon desteğinden yoksun kalan rahim içindeki doku, kanama ile dökülür. Kanama, gebelik için hazırlanmış rahim dokusu tamamen atılıncaya kadar devam eder.
KADIN PERYODU VE ADET KANAMASININ SÜRESİ
Adet kanamasının birinci günü, kadın peryodunun birinci günüdür. Gelecek kanamadan bir önceki gün ise son gündür. Bu sınırlarla adet peryodu kadınların %65’inde 28±3 gündür. Tüm kadınlar dikkate alındığında periyot 18 gün kadar kısa, 40 gün kadar uzun olabilmektedir.
Adet kanamasının süresi ise ortalama 5±2 gündür. Ancak herhangi bir hastalığa bağlı olmaksızın, daha kısa ve daha uzun kanama süreleri de görülmektedir.
Kadın peryodu genellikle aynı sürelerde devam etmekle beraber 1-2 günlük oynamalar da normaldir. Ancak gün oynamalarının beş günü geçmesi seyrektir. Kanama müddeti de yine her kadın için belirli süre devam eder. Kadınlar ne zaman ne miktar kanamaları olacağını tahmin edebilirler.
Ergenlik dönemi başlangıcında, hem peryodun toplam süresi hem de kanama süresi düzensizdir. Keza menopoz öncesinde de adetler düzensizleşir.
ADET KANAMASININ MİKTARI?
Ergenlik dönemi başlangıcında kanama azdır. Bazen bir kaç damla kadar olabilir. Bazı kızlarda adetlerden önce vaginal akıntılar görülebilmektedir. Bunlar adet ile karıştırılmamalıdır. Adetler düzene girdikten sonra, kanama miktarı genelde hep aynı olur. Kanamanın toplam miktarı ortalama 130 cc’dır. Ancak, normal kadınlarda kanama miktarı 13 cc kadar az, 300 cc kadar çok olabilmektedir. Kanama, 2. günde en fazladır. Kanama miktarı petlerle ölçülebilir. Petler ortalama olarak 20-30 cc kan emebilmektedir.
ADET ÖNCESİ RAHATSIZLIK
Bazı kadınlarda adet kanamasından yaklaşık bir hafta önce başlayıp kanama olana kadar devam eden sinirlilik, huzursuzluk, baş ağrısı, göğüslerde hassasiyet, vücutta su tutulmasına bağlı ödem dediğimiz şişkinlik, kasıklarda ve karnın alt kısımlarında ağrılar gibi belirtiler görülebilmektedir. Şikayetler bazı kadınlarda, günlük hayatı etkileyecek kadar şiddetli olabilir.
Adet öncesi rahatsızlığa, hormonlardaki değişikliklerin sebep olduğu sanılmaktadır. Kesin bir tedavisi yoktur. Şikayetlere yönelik bazı ilaçlar kullanılmaktadır.
ADET SANCISI
Adet sırasında bazı kadınlarda, karnın alt kısmında, kalçalara, sırta ve uyluklara yayılan ağrılar görülebilmektedir. Bu ağrılar kadınların %10’unda şiddetli olabilir. Adet sırasındaki ağrılar iki tipte olmaktadır. Ağrıya sebep olabilecek hiçbir anormallik olmaksızın görülen birinci tip ağrı daha çok genç kızlarda söz konusudur. Bu tip ağrıya, kanama sırasında rahim kasılmalarının neden olduğu düşünülmektedir. Kanama konusundaki huzursuzluk ve korku, ergenlik dönemindeki kızlarda ağrıyı kolaylaştırıcı bir faktördür. Bazen ağrıyla beraber baş ağrısı, bulantı, kabızlık veya ishal, sık idrara çıkma görülebilmektedir. Bazı kızlarda da adet öncesi rahatsızlık, adet sırasındaki ağrı ile devam ederek, günlerin önemli kısmının sıkıntılarla geçmesine neden olur.
İkinci tip adet ağrılarına rahim ve diğer komşu organlardaki hastalıklar sebep olmaktadır. Bu tip ağrıların önceden olmayıp daha sonradan ortaya çıkması karakteristiktir. Rahim ağzının daralması, bazı tümörler, kronik iltihabi hastalıklar ve endometriosis gibi bir çok hastalığın sebep olabildiği bu tip ağrılı adetlerde kadın doğum uzmanına danışılması gereklidir.